0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bundan sonra tezkerelere “hayır” diyeceklerini söyledi. Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Muharriri Mehmet Acet, CHP’nin Irak ve Suriye tezkeresine de “hayır” dediğini hatırlatarak, “Kılıçdaroğlu’nun sakladığı, örtmeye çalıştığı gerçeği” yazdı. Acet’in bugünkü yazısı şöyle:

10 ay evvel yani, Ekim 2021’de, Meclis’te Suriye ve Irak’ta yürütülen terörle uğraşın hukuksal yerini temsil eden ‘tezkere’ oylaması yapılırken, CHP’nin aldığı sürpriz karar Ankara’da şok tesiri yapmıştı.

CHP önderi Kemal Kılıçdaroğlu, kameraların karşısına geçip, tezkere için ‘hayır’ oyu kullanacaklarını açıkladı.

Bu, CHP tarihinde birinci sefer olacak bir şeydi.

Ve kararın ne manaya geldiği de çok açıktı.

CHP bu yeni kararıyla, Irak ve Suriye’ye terörle çaba emeliyle asker gönderilmesine bundan bu türlü karşı oy kullanacaktı.

Bir öteki deyişle CHP, bu halde “Biz hudut ötesinde yürütülen terörle çabaya takviye vermeyeceğiz” demiş oluyordu.

SORULAR, SORULAR, SORULAR…

O kararı kıymetli kılan öteki sorular da var.

Bazılarını sıralayalım:

-CHP’nin iktidara gelmesi halinde tıpkı tavrını sürdürmesi halinde, PKK/YPG terör örgütüyle uğraş tümden rafa mı kaldırılacak?

-Son 7 yıldır teröre karşı elde edilen kazanımlar boşa mı çıkmış olacak?

-Suriye ve Irak’ta yapılan operasyonlarla denetim altına alınan bölgelerden çekilecek miyiz?

-Öyle bir durumda, Suriye’nin kuzeyinde fiili bir PKK/YPG oluşumu tanınmış mı olacak?

-Yine o denli bir durumda PKK/YPG’nin Suriye’deki fiili oluşumları, kelamda Rojava projesini Türkiye’ye taşıma eforlarına nasıl karşılık verilecek?

KILIÇDAROĞLU ‘MİLLİYETÇİLİK ŞOVU’ YAPARAK NEYİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYİ ÇALIŞIYOR?

Kılıçdaroğlu, birkaç gün önce Habertürk yayınında bu bahis kendisine soru olarak yöneltildiğinde nitekim ‘gülünç’ bir savunma yaptı.

Tezkereye, yabancı asker bulundurma kuralı nedeniyle ‘hayır’ dediklerini lisana getirdi.

Şu sözlerle:

“Yabancı bir ülkenin askerlerinin Türkiye’ye gelmelerine evet diyenler tezkereye evet diyor. ‘Yabancı asker postalını ülkemde istemiyorum’ diyorlarsa tezkereye ‘hayır’ demeleri gerekir. Bundan sonraki tüm tezkerelere hayır diyeceğiz. Benim milliyetçiliğim vatan ve bayraktır.”

Kılıçdaroğlu’nun nadiren başvurduğu bu milliyetçilik gösterisini tezkereye hayır demelerinin asıl münasebetini örtmek için yaptığı o kadar muhakkak oluyor ki…

Bir sefer, yabancı asker bulundurulması sıkıntısı birinci kez tezkereye giren bir şey değildi.

CHP’nin daha evvel evet dediği tezkere metinlerinde de bu unsur vardı.

Kılıçdaroğlu’nun gülünç duruma düşme kıymetine takdim etmeye çalıştığı üzere yabancı askerleri ‘işgal güçleri’ üzere bulundurma niyetiyle bu türlü bir husus o tezkereye girmiş değil tabi.

Türkiye’nin de dahil olduğu milletlerarası koalisyonun faaliyetleri, PATRİOT sistemini kullanacak yabancı askerlerin vazife alması üzere gereksinimlere binaen bu husus tezkere metinlerinde yer alıyor.

İşin gerçeği bundan ibaret.

HDP’DEN KONUT ÖDEVİ VERİR ÜZERE “HAYIR” OYU KULLANIN DAVETİ GELİNCE…

Oysa, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP idaresinin Irak ve Suriye tezkeresine hayır oyu kullanmalarını gerçek sebebi çok diğerdi.

Şimdi bu yazıyı okuyan herkesi, aşağıda aktaracağım açıklamaya odaklanmaya davet ediyorum.

Ekim ayındaki tezkere oylamasına günler kala, HDP Eş Lideri Mithat Sancar, muhalefete ancak bilhassa de CHP’ye konut ödevi verir üzere, şu çağrıyı yapmıştı:

“Yeni bir yürüyüş konusunda tezkereler birinci kıymetli imtihan olacaktır. İnanıyorum ki muhalefet partileri, bilhassa ana muhalefet partisi tezkere konusunda geçmişten farklı bir tutumu gündemine alacaktır, almalıdır”

Aynı günlerde HDP milletvekili İmam Taşçıer de Twitter’dan, “CHP tezkereye evet diyecekse hiçbir Kürt AKP’den daha güzeldir diye oy vermez, vermemeli” diye paylaşımda bulunmuştu.

Mithat Sancar’ın ‘Özellikle ana muhalefet partisi” diye vurgulayarak yaptığı davet birkaç gün içinde karşılığını buldu ve CHP, tezkereye “Hayır” oyu kullanma kararı aldı.

Kararı da Kılıçdaroğlu şahsen kendisi açıkladı.

Gerçek bu iken, CHP önderinin bu gerçeği kamufle etmek için nasıl bir ‘dil savrulması’ yaşadığını da kamuoyunun takdirine bırakalım.